Ana Sayfa Hayat Devam Okültizm Nedir?

Okültizm Nedir?

Hayat Devam

Okültizm günümüzün popüler konularından bir tanesi. Ezoterizme Giriş kitabında  Hartmut Zinser, konuyu ele almış ve yapılan yorumları derlemiştir.

Modern okültizmin kuruluş tarihi olarak tüm kaynaklarda 1848 yılı verilmektedir. Bu tarihte New York Hydesville’ de yaşayan Fox kardeşler, evlerinde duydukları tuhaf (elle kapılara veya duvarlara vurma şeklindeki) tıkırtıların ölmüş birinin ruhuna ait olduğunu iddia etmişlerdi. Bu iddia inanmaya hazır bir topluluk arasında kolayca kabul görmüş ve Margarete Fox’un sonraları her şeyin bir hileden ibaret olduğunu itiraf etmesine karşın geçerliliğini korumaya devam etmiştir. Bahsi geçen dönemde okült düşünce ve öğretilerin bu denli hızlı yayılması ve kabul edilmesi, bu düşünce ve yöntemlere inanmaya çoktan hazır bir ortamın mevcut olduğunu göstermektedir. Diğer etkenlerin yanı sıra bu kabullenmede 18. yüzyılın ikinci yarısında özellikle Emanuel Swedenborg’un (1688-1772) ile L.-C. De Saint-Martin’in (1743-1803) yazılarının ve Franz Anton Mesmer’in (1734-1815) “Tierische Magnetismus” (hayvani çekim/manyetizma) ile ilgili uygulamalarının da etkileri vardır. Bu akımlar, Avrupa’nın her tarafında yayılan Mesmerizm ve masonluk hareketlerinin de etkisiyle güçlenmiştir. 19. yüzyılın sonlarında Helena Petrowna Blavatsky (1831-1891) tarafından kaleme alınan Die Geheimlehre (Gizlinin Öğretisi) (1888ff) isimli eser, bu konuda toplu bir deneme kabul edilebilecek ilk çalışmadır. Ancak bu çalışmanın tamamlanmış olduğu söylenemez. Blavatsky, Gizlinin Öğretisi isimli yapıtının alt başlığında bu öğretiyi yönlendirici bir amaçla “bilim, din ve felsefenin birleştirilmesi” şeklinde tanımlamıştır. Bu yapıtta, “ezoterik felsefenin”, “bütün dinleri” insanlar tarafından şekillendirilmiş olan dış görünümlerinden sıyırarak birbirleriyle uzlaştırdığı ve bunların köklerinin diğer büyük dinlerin köklerine özdeş olduğunu gösterdiği öne sürülmektedir.

Ezoterik felsefe

Söz konusu ezoterik felsefe “eski ve tarih öncesi dünyanın yaygın genel dini” olarak görülmektedir. “Bu dinin yaygınlığına ilişkin kanıtlar, tarihine ilişkin otantik kayıtlar, her ülkede var olduğunu ve karakterini gösteren, eksiksiz belgeler zinciri ve bütün önde gelen takipçilerin öğretileri, gizli kardeşliklerin mülkiyetindeki kitaplıklarda saklanan gizli belgeler arasında bugüne kadar korunmuştur. ( … ) Okültistler, bütün bu gizli şifrelerin, Batı’nın yağmacı ellerinden korunarak, daha aydın bir dönemde tekrar ortaya çıkacak şekilde saklandığı konusunda güvence vermektedir ( … ).” Blavatsky, kendi döneminde yaygın olan insanlık tarihinin esas olarak ilerlediği şeklindeki görüşlere karşı bir gerileme (çöküş) tarihi kurgulamıştı. Buna göre başlangıçta bilgisizlik ve yanılgı değil mutlak bilgi egemendi. Ancak bu bilginin üstü “bencillik”, “daha önce bilinmeyen arzular”, “tutku”, “fallisizm (fallusa tapınma)” ve “vicdansız rahipler” tarafından örtülmüştü. “O andan sonra asıl gerçekliklerin bilgisi tamamıyla eğitilmişlerin ellerinde kaldı”. Bu kutsanmışlar ona, yani Blavatsky’ye, bütün dinlerde ve onların simge ya da yazılarında saklı kalan gerçeklerin anahtarını vermişti. Fakat diğerleri gibi onun da bunları “bütünüyle açıklamaya izni” yoktu.

Yine de bu “gizlinin öğretisi”, birçok ezoterizm ve okültizm yanlısının yararlandığı bir metne dönüşmüştür. Ancak bunlar, belki de onu hiç tanımadıkları ve fikirlerini sadece başka yazarlardan edindikleri için, çoğu zaman kaynak belirtmemişlerdir. “Gizlinin öğretisi”, din tarihinin, heterodoks, heretik ve genel kabul gören inanışlara ters düşen inanış ve açıklamalarını merkeze yerleştiren, kendine özgü farklı bir yorumlaması olarak görülebilir. Bu yorumlar, yüzeysel ve sistemsiz bir biçimde, modern pozitif bilimlerin verileriyle uyumlu gösterilmeye çalışılmıştır. Okültizmin ve ezoterizmin bu şekilde dinlerin “gizli” tarihi olarak tanımlanmasına bazı okültizm çalışmalarında yeniden rastlanmaktadır. Örneğin Carl Kiesewetter (1854-1895) Occultismus başlığını taşıyan yapıtında, Keltlerin dini inançlarını, Germen mitolojisini, Zerdüşt inancını, Mani dininin yasalarını, Yunanlıların mistik söylemini, Romalıların dini inançlarını ve benzerlerini bir araya toplamıştır.

“İmgelenmiş gelenekleri”, “ezoterik düşüncenin karakteristik özelliği” olarak nitelendirilmiştir.

Mircea Eliade (1907-1986) “Okült” kavramını, Dinsel Fikirler Tarihi ve Okültizm ve Modern Dünya isimli kitaplarında çoğu zaman benzer bir biçimde kullanmıştır. Eliade ise Schamanismus und archaische Ekstasetechnik (s. 445f) isimli kitabında, din tarihine ilişkin Blavatsky ile aynı yapıda bir tasarı sunmaktadır. Böylelikle, modern ezoterizm ve modern okültizm din bilimi tarihinin çoğunlukla pek sevilmeyen bir bölümü haline de gelmiştir. Bazıları da ezoterizm ve okültizmi, şamanizmin, yanılgılı olarak “en eski” kabul edilen dönemlerinden beri geçerli bir “düşünce biçimi” olarak göstermekte kendilerini yetkili kabul ederler. Bu tip din bilimciler, bu tür “imgelenmiş gelenekleri”, “ezoterik düşüncenin karakteristik özelliği” olarak nitelendirmek suretiyle, ezoterizm alanında kendilerine yer edinmeye çalışmışlardır. 

Arkaik dönemde yaşayanlar için dünya ve yaşam her zaman bir sembol (simge) niteliği taşımış ve bu nedenle anlamlı kabul edilmiştir

Ezoterik ve okült düşüncelerin yayılmasına dinler tarihçisi Mircea Eliade’nin (1907-1986) yazıları da katkıda bulunmuştur. Çoğu cep kitapçığı olarak da basılan kitaplarında ve yayınlarında, modern ezoterik açısından önemli konuları ele almıştır: Şamanizm, yoga, ekstazi, gnostizm, masallar, tantra, simya ve onun tarafından “arkaik” olarak adlandırılan dinler. Bu çalışmalarda, “homo religiosus” olarak tanımlanan insanın, tanrıları, ataları ve doğayla uyum içinde olduğu kabul edilir. İnsan modern dönemden önce “kutsal evrende” de yaşamıştır ve bunun “insanın varoluşuna bir anlam” kattığı varsayılır (OkkM s. 67). “Arkaik topluluğun inançlı insanı için dünya tanrılar tarafından yaratıldığı için vardır.” (H+P s.97 /98). Onlara göre, dünyadaki nesnelere ve cinsellik, beslenme, çalışma, oyun gibi yaşam deneyimlerine atalar ve tanrılar tarafından anlamlar yüklenmiştir. Oysa modern insanlar bu tür olgulara bir kutsallık atfetmezler. Arkaik dönemde yaşayanlar için dünya ve yaşam her zaman bir sembol (simge) niteliği taşımış ve bu nedenle anlamlı kabul edilmiştir (H+P s.97 /98). Oysa Hıristiyanlık ve özellikle modern dünya, dünyanın anlamlı bir evren olduğu ve insanların kendini daha yükseltilmiş hissettiği bu anlayışı yok etmiştir. Özellikle kentler, bu anlamlı evrenle olan bağlantıyı kaybetmişlerdir.

Sadece (Avrupa’ da) kırsal kesimde yaşayan toplumlar, 1000 yıldan uzun bir süredir Hıristiyanlaşmış olmalarına karşın “Hıristiyanlık öncesi din mirasının büyük bir kısmını” Hıristiyanlıklarına “katmış” ve böylelikle “evrensel yapıyı korumuşlardır.” (H+P s. 96). Diğer taraftan “modern insan sadece kendine değil, aynı zamanda doğaya da yabancılaşmıştır.” (OkkM s. 19). “Okült ile ilgilenmek”, Batı dünyasının dini ve kültürel değerlerini eleştirmenin ve reddetmenin en etkili yolu kabul edilmiştir (OkkM s. 59). Astroloji ise, yani “gezegenler aracılığıyla kaderin belirleneceği inancı” da neticede Hıristiyanlığın yenilgisi şeklinde yorumlanmıştır (OkkM s. 65). Çünkü, yıldız falının, yeni bir “saygınlığı sağladığı ve tüm evrenle içsel bir bağlantımız olduğunu gösterdiği düşünülmüştür.” (OkkM s.67). Gerçi insan böylece yıldızlara bağımlı olmakta ve sonuçta görünmeyen iplerle oynatılan bir kukla durumuna düşmekte olsa da artık hiç değilse semavi dünyanın bir parçası olmaktadır (OkkM s. 67). Bu tür görüşlerle, büyüklük fantezilerine hizmet edildiğini eklemek isterim.

 

Okültizm

Sosyal bilimciler, ilahiyatçılar ve parapsikologlar, ezoterizmin ve okültizmin tanımı için çeşitli önerilerde bulunmuşlardır: İlahiyatçı F. W. Haack şöyle tanımlamıştır: “Okültizm gizli olguların, yöntemlerin ve olayların öğretisidir. Okültist, manevi olarak tanımlanan başka bir dünya ile, hatta bazen (satanizmde olduğu gibi) ‘Karanlığın İmparatorluğu’yla bağlantılı olduğunu iddia eder. Şu şekilde de ifade edilebilir: Okültizm kavramı, bütün genel kabul görmüş olanaklarla yaşanabilen gerçekliğin ötesinde kalan, insanın normal bilgi ve araştırmayla ulaşamadığı bazı uygulamalar ile manipüle edilebilen fenomenleri kapsamaktadır.”

Parapsikolog J. Mischo’ya göre: “Okültizm kavramından, doğada ve ruhsal alanda yaşanan, ancak bilimsel yönden henüz genel kabul görmemiş olan ve alışıln;ı.ış kurallarla karşıtlık içinde bulunan ve çoğunlukla ‘normal (doğa) dışı’ kabul edilen, gizli ve saklı fenomenleri kapsayan teorik ve pratik uğraşılar anlaşılmaktadır.”

Benzer Yazılar

Yorum Bırakın